Hiç yüksek bir kayadan, tramplenden veya bir geminin
güvertesinden denize atladın mı? Şayet bunu yaptıysan beni şu an çok iyi anlayacaksın.
Hani böyle araf
misalidir; bir yandan güzel gelir, diğer yandan bir an önce bitmesini istersin.
Bir keresinde eniştemin kum gemisinden atlamıştım. Havada beş saniyeden fazla
uçtuğumu hatırlıyorum. Hatta havada nefes alıp verdiğimi bile. Konuyu şuraya
bağlayacağım. Bazen içimizde böyle bir boşluk oluşur. O boşluğu doldurmaya
çalıştıkça daha da derinleştiğini hissedersin. Tıpkı hapishaneden firar etmek
isteyen mahkumların saksıları toprak doldurup aslında tünellerini kazmaları
gibi. Bu boşluk insanı bunalıma sürükler. Bu bunalım içindeyken ne yaptığımız
önemlidir. Kendimizi kaptırıp olayı derinlere götürürsek çıkması biraz zaman
alır. Hatta bazen orada bile kalabilir; hayatımızın ileri bir evresinde
sübliminal olarak ortaya çıkmasına mahal verebiliriz.
Çok sevdiğim
bir yazardan alıntı yaparak yazıyı nihayetine erdirmek istiyorum. Jean Paul
Sartre şöyle der: "Bulantı insanı eyleme götürür". Yazdıklarıyla ve
yaptıklarıyla çok eleştirilse de Sartre bizim için bunalım kuyusuna ip
sarkıtmıştır. Bulantı durumunda o ipi elimize dolamalı ve harekete geçmeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder