21 Ocak 2013 Pazartesi

Bulantı


  Hiç yüksek bir kayadan, tramplenden veya bir geminin güvertesinden denize atladın mı? Şayet bunu yaptıysan beni şu an çok iyi anlayacaksın.

  Hani böyle araf misalidir; bir yandan güzel gelir, diğer yandan bir an önce bitmesini istersin. Bir keresinde eniştemin kum gemisinden atlamıştım. Havada beş saniyeden fazla uçtuğumu hatırlıyorum. Hatta havada nefes alıp verdiğimi bile. Konuyu şuraya bağlayacağım. Bazen içimizde böyle bir boşluk oluşur. O boşluğu doldurmaya çalıştıkça daha da derinleştiğini hissedersin. Tıpkı hapishaneden firar etmek isteyen mahkumların saksıları toprak doldurup aslında tünellerini kazmaları gibi. Bu boşluk insanı bunalıma sürükler. Bu bunalım içindeyken ne yaptığımız önemlidir. Kendimizi kaptırıp olayı derinlere götürürsek çıkması biraz zaman alır. Hatta bazen orada bile kalabilir; hayatımızın ileri bir evresinde sübliminal olarak ortaya çıkmasına mahal verebiliriz.

  Çok sevdiğim bir yazardan alıntı yaparak yazıyı nihayetine erdirmek istiyorum. Jean Paul Sartre şöyle der: "Bulantı insanı eyleme götürür". Yazdıklarıyla ve yaptıklarıyla çok eleştirilse de Sartre bizim için bunalım kuyusuna ip sarkıtmıştır. Bulantı durumunda o ipi elimize dolamalı ve harekete geçmeliyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder