23 Eylül 2016 Cuma

Kestane

   Hayatta en güzel şeylerden bir tanesi de sizi düşündüklerinde insanların tebessüm etmeleridir. Benim hayattaki öncelikli amacım hep bu oldu; olacak. Ben öldükten sonra da beni düşünen birisi gözlerini bir noktaya dikip tebessüm edecek olursa amacıma ulaşmış olacağım.

   Bazan hayatımıza öyle insanlara giriyor ki onları düşündüğümüzde ömrümüz uzayabiliyor. Evet gerçek bu. Gülmek ömrü uzatabiliyor. Bu mükemmel bir olay. Bu insanlar da dünyaya gelen şahane varlıklar oluyor bu önermede. Dünyanın daha yaşanabilir bir yer olabilmesi için bu insanlar bir şekilde çoğalmalıdır. Yine böyle bir insan için bir işe koyuldum geçenlerde. Ilk çalışmam olduğu için çok tedirgindim. "Acaba becerebilecek miyim?", "Acaba beğenecek mi?" soruları kafamı meşgul etti işin başında. Ama tamir edilen bir teknenin artan bir parçasını görünce bu endişelerim biraz da olsa yerini güzel düşüncelere bıraktı. Çünkü bu parçanın diğer kısmı bir teknenin parçasıydı ve bu tekne de bu hediyeyi alacak kişi özelliğinde bir tekneydi; sürekli faaldi. Belki şu an bile balık peşindedir. Hediyeyi alan kişi balığı da seviyor bu arada. Düşününce tüm şartlar harika görünüyordu ve artık işe koyulma vaktiydi. Önce parçanın üzerine bir şey çizmek gerekliydi. Bir insan bir şeyi hiç beceremez ya hani. Bende o özellik, bir şeyler çizmeye tekabül ediyor. Biraz uğraştıktan sonra ortaya çıkan şeye ben ve parçayı görenler hep beraber çok şaşırdık. "Yani bir şeyi severek ve isteyerek yapınca ürün mükemmel olur." savı gözlerimizin önündeydi.  Gündüz başladığım iş o kadar zevkliydi ki bir çare bulup işe akşam da devam ettim. Barınağın balkonuna gazeteler serdim ve mengeneyi küçük bir sandalyeye bağladım. Bu şekilde yorulana kadar devam ettim. Çizdikten ve biraz şekil verdikten sonra ilk görüntüsü şu şekilde oldu: 



                                          
  

   Evet bir şeye benzemediğini ben de biliyorum. Ne hikmetse çok bağlandım bu işe. Yaparken gerçek mahiyette zevk alıyordum, eğleniyordum, dinleniyordum ve mutlu oluyordum. Bunlar benim en çok ihtiyacım olan şeylerdi. Özellikle uzun zamandır tatil yapamadığım için benim için terapi niteliğindeydi. Sabah balığa gidiyordum, döndükten sonra yüzüyordum ve ardından da bu işe koyuluyordum. El becerimin kötü olmasını, dikkat gerektiren işlerle sürekli meşgul olmamın avantajı dengeliyordu. Birbirleriyle yarışıyorlardı sürekli ama elim alıştıkça dezavantajım da ortadan kalkıyor gibiydi. Biraz daha kaba olan iş bittikten sonra görüntü şu hali aldı:



   Artık bundan sonrası tecrübe, görsel hafıza, el becerisi ve sabrın kombinasyonuydu. Yani benim en uzak olduğum konuların. Eğer bu işi başaracak olursam bu özelliklerin de yapacak olduğum ürün gibi törpülenebileceğini görecektim. Bu benim için harikulade bir tecrübe olacaktı ve bana muazzam şeyler katacaktı. Törpüleri elime alıp başladım. Yeri geldi toz yuttum, yeri geldi kolum uyuştu. Bunlar da beni yıldırmaya çalışan engellerdi sanırım. Sabır üstün geldi ve sonunda bu işi bitirdim. Bu da son görüntüsü oldu: 





   Yaptığım bu işte hayatı gördüm. Büyük dersler çıkardım. El becerimi ve en önemlisi sabrımı geliştirdim. Eğlendim, tebessüm ettim. Hayatıma güzel bir hikaye kattım. Tıpkı ürünün sahibi kişi gibi. Dileğim ise bu özelliklerin hayatımızda daimi olmasıdır. Işte o zaman yaşamımız anlamlı olacaktır.



  






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder